“Düşmek... belki de yeniden doğmanın tek yoludur.”
Bir sabah uyanır gibi değil, düşe çakılır gibi başlıyor her şey. Kim olduğunu unutmuş bir anlatıcı, ne olduğunu anlamadığı bir evrende uyanıyor. Zaman, mekân ve kimlik duygusu yitmiş. Sadece tek bir şey kalmış: arayış.
Gerçekle rüya arasındaki zar incelirken, okuyucu da anlatıcının bilinç akışıyla savruluyor. Her adımda daha da bulanıklaşan dünya, metaforlar, iç hesaplaşmalar ve yer yer şiirsel bir dilin eşliğinde bir zihinsel labirent ...